7,44 milyar insan tutunmaya çalışıyor. Kimileri farkında kimileri doğaçlama… Bir gürültüdür kulak vermiş dinliyoruz. Karmaşaların içinde uğultulardan doğru sesi duymaya çalışıyoruz. Dinliyoruz, bir kurtarıcının gelip bizi en mükemmel yere koymasını isteyerek bekliyoruz ya da bazılarımız da Sayın ATAY’IN dediği gibi “ Tutunmak için bir dal arıyoruz, tutunamıyoruz.” Neden mi? Öyle büyük bir nedeni yok ama bilmek isteyenler varsa netleştirmek gerek tabii. Hem her doğruyu herkese söyleyenler olmadığı için kulak kabartmışız sonuçta. Çünkü “İnsan can sıkıcı bir saç demetidir.” Belki de bu hepimizin bir yüz takıp bir oyun oynuyor olmamızdan geliyordur. Ne oyunlar dönüyor, bir bilsek! Ya da ne oyunlar döndü de bizler kaçırdık. Kapaktan kitap seçilmeyeceği gibi sadece bakmakta yetmiyor güzelim yaşantılara. Çevirmek lazım sayfalarını, kim yazmış, ne zaman ve neye yazmış, biliyor muyuz? Bakmak lazım. Anlamak lazım anlaşmak lazım…Bunları söylemek iyi elbet oldurmak önemli olan. Olmuyor mu? Olmasın, biz de deriz ki; “ Beni daha kimler anlamadı. ”Oğuz ATAYCIM böyle kabul etmişti sonuçta. Benimsemek lazım bazı şeyleri özümüzdenmiş gibi. Bize aitmiş gibi ya da benimsersek en güzeller bizim olacakmış gibi. Ben böyle yaptım. ATAY düşüncesini ilk beğendiğimde onun düşünceleri üzerinden kendi düşüncelerimin tamirine başlamıştım. Aynı kitabı hatta yazarın kitaplarını üst üste defalarca okumak, okumak okumak ve okumak… Bitmek bilmeyen bir arzu hakim ve eserleri bir daha okuyayım denildiğinde ondan sonra bir kez daha okumamak elde olur şey değil. Bu denli beğendikten sonra ise hayatının süregelen dolantılarını öğrenmek isteği hat safhaya ulaşıyor. Neden bu kadar gürültü var ve neden bizler bu gürültüye kök salmışız?
Zincirin hangi halkasıyız? Yahut bunu hangi kapağı güzel kitap anlatabilir? Ve devamında bir bakıyorsunuz ki Tutunamayanlar ilk basımı ile gözlerinizin önüne seriliyor. Kapak muazzam! Sonra Topografya’ da ki çizimler… Her iki kitapta da görsellere odaklanıyorsunuz. Hem de istemsizce. Kim tasarlamış? Oğuz ATAY mı istemiş böyle olmasını derken, karşınıza Mehmet Kerem ismi çıkıyor. İsim oldukça manidar. Herhangi bir sınırlandırma yapamayacağımız bir isim belki de. Tıpkı Turgut ÖZBEN gibi, Hikmet BENOL ya da Selim IŞIK gibi. Mehmet Kerem.Sevin SEYDİ 1967 yılında basılan iki kitap kapağını tasarlamıştır. Tıpkı Tutunamayanların kapağını ve Topografyanın çizimlerini hazırladığı gibi. Mehmet Kerem’in çevirisinden olan biri; CASANOVANIN HATIRALARI ÇAPKIN PAPAZ ve bir diğeri de Fransız yazar Georges Courteline’ye ait Arkadaş Karıları. Her iki kitabın çevirisinde Mehmet Kerem imzası vardır.
Peki, kim bu Mehmet Kerem? Birileri biliyor mu?Haluk Oral buradan şöyle bir varsayıma gidiyor: “Bu çevirmenin adına başka bir yerde rastlamadım. Fakat basım yılını dikkate alarak, Sevin Seydi-Oğuz Atay ortak çalışmasının ilk ürünleri olma ihtimalleri var diye düşünüyorum. Bence bu iki kitabı Mehmet Kerem adıyla Oğuz Atay çevirmiştir.”1967 şartlarına baktığımız zaman bir yazarın takma ad kullanarak çeviri yapması çok olağan. Ve de Oğuz ATAY o dönemde bir kitap basmayı düşünüyor yani belirli bir bütçeye ihtiyacı var. Sevin SEYDİ tarafından baktığımız da ise kapak tasarımını zevk için yapıyor olsaydı Mehmet KEREM çevirileri dışında yahut Oğuz ATAY sonrasında sadece yemek kitabı kapağı tasarladıktan sonra da devam ederdi. Sevin SEYDİ maddiyattan dolayı da böyle bir şey yapıyor olacağını düşünmüyorum çünkü kendisi varlıklı bir hayat içerisindeydi. Belki bu fikre katılmayanlar olacaktır. Zaten Oğuz ATAY ‘da der ki
Tehlikeli Oyunlarında “Ben seyircilerin yerinde olsam anlatılanlara dünyada inanmazdım.’” Ve sonrasında da devam eder. “Oysa ben, bütün cümlelerin baş tarafını kaçırdığımı çok iyi biliyordum; oyuna geliyordum.” Devam etmek isterim ki Arkadaş Karıları kitabının kapağındaki solda bulunan adamillüstrasyonu oldukça Oğuz ATAY ‘ a benzemektedir. Bu benzetmeyi pekiştirmek için Oğuz Atay’ın Aşkı Memnu üzerine olan konuşmasındaki görüntülerini izleyebiliriz. Haluk ORAL ise bir programda Oğuz ATAY Mehmet KEREM benzerliğinden “ Ben eminim. “ diye bahseder. Bu haklı düşünce Mehmet Kerem’in, bahsettiğim iki kitap dışında herhangi bir kitap çevirmemesi ile de noktalandığını düşünüyorum. Ve bu arada Haluk Oral’a ait Şiir Hikâyeleri kitabının ilk basımı 2008de yapıldı şimdiye kadar ise hiçbir itiraz gelmedi. İster istemez tekrardan düşünülüyor; Mehmet KEREM, Oğuz ATAY ‘dan başka kim olabilir? Belki de kesin bir netliğe ulaşamayacağız. Gönül isterdi ki tüm detayını bilelim. Uğultular var demiştim, bilemeyeceğiz bu yüzden. Olsun tutunalım bizler hem ne demiş saygıdeğer sevgili ATAY : “Bazı şeyler konuşulmaz oysa.” Ve de…”Bilemedi: çünkü o zaman henüz Olric yoktu. Henüz durum bugünkü gibi açık ve seçik bir bakıma da belirsiz değildi. Bir cümle kaldı yalnız aklında: ‘Güzel bir gün ve ben yaşıyorum.’”
Comments