Ve böyle zamanlarda içine kapanan bir insana dönüşüyordum. Uzaklaşma hissi sarıyordu zihnimin her köşesini. Oysa ortada yıkım yoktu. Fakat nereden geliyordu bu zincirleme umutsuzluk halleri? Alt tarafı bir tabak kırılmıştı. Ayaz Ata duymasın hangi tabağımın kırıldığını. Parçaları mutfağın her köşesine yayılmıştı. Biraz donup kalmıştım durum karşısında. Nereden toplamaya başlayacağımı bilemiyordum. Buzdolabının altına kaçmış parçaları nasıl çıkaracaktım? Ne robot süpürge ne de başka bir süpürge buzdolabının altına erişemez. Yerden yüksekliği o kadar az ki… Üstelik Noel baba desenli tabağın tüm neşesi buzdolabının altına saklanmıştı böylece. Kırılmadan önce tabağımda izlediğim Piskopos Nikola’ydı. Merhametiyle bilinen, Hollanda efsanesi Sinterklaas'a göre her 6 aralıkta çocuklara hediyeler dağıtan bir Noel Baba figürü. Nerede bulacağım o neşeyi bir daha? Sanki kimseyle tombala oynamayacakmışım gibi ya da kimse benimle uzunca vakitler geçirmeye tahammül edemeyecekmiş gibi bir his. Çocukça belki. Bu sebepten mi seviniyoruz yeni yılın gelişine? Bu sevincin ardında terk edilmişlik hali var ancak terk edenim yok. Fakat bu durumla alakalı tüm hisler içimde bir yerde duruyor. Sanki uzunca bir süredir kızgın olduğum kişi tarafında bir köşeye kaldırılmış ve orada unutulmuşum. Bağıran, beni aşağılayan cümleleri, unutulduğum köşede benimle yekpare olarak duruyor. Unutulduğum köşeden kaldırılırken parçalarım buzdolabının altına kaçıyor, saklanıyor. Uzaklaşma hissi sarıyordu zihnimin her köşesini. Alt tarafı kırılmıştım. Paramparçaydım artık. En güzel parçalarıma hiç kimse erişemez artık, daracık bir yerdeyim. Herkese mutlu Noeller! Biz kaybettik neşemizi etrafa saçılan tüm kırık parçalarla. Tombala bile oynanmadı üstelik yakın zamanda. Kimsesiz mi kaldım köşede unutulunca? Ve böyle zamanlarda içine kapanan bir tabağa dönüşüyordum. Tüm zerrelerim bir insanın elinden kayıp parçalanıyor. Farkında mısın beni ne kadar kırıp parçaladığının?
Elime aldığım peçeteyle buzdolabının altına uzandım. İnce parmaklarım piyano çalabilmek dışında bir işe yarayacaktı. Tebrikler, yılın amortisi! Parmaklarıma batan parçaları dizimin önünde toplamaya başladım. Ayağa kalktım çünkü kalan parçaları toplamak için buzdolabını öne doğru çekmek gerekiyordu. Elektrikli süpürgeyi getirdim kilerden. Mutfağı süpürmeye başlamadan önce kapıyı kapattım ki büyük kedim Merlin ve küçüğü Aşil içeri girip kendini yaralamasın. Un ufak olan tüm parçaları topladığımdan emin olana kadar mutfağı süpürdüm. Bir toparlanma hali bu. Fakat zihnimde. Hoşça kal Piskopos Nikola.
Toparlamak ve fazlalıklardan kurtulmak… İşte tüm mesele bu! Ya da burada bir yerde…Süpürgenin içinde, eksik birkaç köşemi saymazsak eğer. Post-modern bir unutulmuşluk hali bu sevgili okuyucum. Belki kazara ama yine de bir çare kırılıp dökülüyoruz. Kırıp dökenlerle dolu etrafımız. Kırdıktan sonra toplayabildiklerini düşünenlerle. Baksanıza 2024’ün ilk 24’ünü geçtik bile. Yeni yıl, yeni umutlar, yeni bilmem neler falan filan işte. Ancak yeni yılın gelişini; kar, soğuk -ve kırılmayan tabaklarla- betimliyorum birçoğunuz gibi. Bir ayaz var sevgili okuyucum sokaklarda. Sokak lambaları ışığını parçalıyor bizim için. Sırf kar tanelerini daha net görebilelim diye. Peki bizim Noel babamız hiç mi olmadı? Lafı hiç dolandırmayayım. Ayaz Ata’ymış adı. Geyikli Noel babadan farklı bir imaj yaratıyor. İsminin ağırlığı ise tabak deseni olamayacağını ima ediyor gibi. Azerbaycan dahil birçok ülkenin kendi Noel figürü varmış meğer. Fakat kırılan tabaklara üzülen kadınların olduğu bir ülkede Ayaz Ata hepimize umut veriyor. Geç kalmış bir yeni yıl öyküsü bu. İsimlerle kamufle etmeye çalışıyorum yeni yılın hüzünle devam edişini. Yine de içimde bir yerde seviniyorum. Sonuçta yeni yılın son şubat ayındayız. Ayaz Ata’m parçalanmış duygularımın fikirlerimi dağıtmasını engelliyor böylece. Piskopos Nikola, Şaxta Baba, Ayaz Ata ya da kim nasıl hitap etmek istiyorsa… Hiçbirini incitmeden kutlayalım yeni yıllarımızı. Yeterince parçalanmışlık hali hâkim haleti ruhiyemize. Buzdolabının altına kaçan parçaları toplarken parmaklarınız incinmesin. Noel desenli bir tabak gibi parçalanmadığımız günlere.
Comments